YİNE ALLAHIN BELASI KADIN KARŞIMA GEÇMİŞ…

Bencil yöntemlerinin haklılığı konusunda tartışma kabul etmeyen ses tonuyla beynimi tırmalıyor. Kontrolün benden çıktığını hisseder gibiyim. Gözlerim dalıyor, boşluktan kurtarmak istediğimde yeni düşünceler tekrar esir alıyor. O kadar hızlılar ki; takip etmekte zorluk çekiyorum. Tek isteğim bu işkenceden kurtulmak.
Bir sussa...

Sesi, kulaklarımın koruyucu kalkanını aşıp beynimi tırmalıyor. Ardından… Suratı o kadar çirkinleşiyor ki, ne zaman derisinden soyunup varlığını bilmediğim bi görüntüye bürüneceğini merak etmeye başlıyorum.

Beni yutacağını sanıyorum.
Ondan önce davranmalı...
Cinayet...
Her yerimde tanımadığım bi yaratığın tırnak izleri...

Evet. Yanımda bir kadın konuşuyor. Dır dır dır. Bir türlü susmak bilmiyor.
Ona cevap vermek zorunda mıyım? Konuşmak istemiyorum...

Onu bırak, kulaklarımın ötesinden beynimi tırmalayan sesini artık duymak istemiyorum. Bir koca saniye daha değil!! O konuştukça benim kendi içime dönesim geliyor. Yıkanmak üzere tersi çevrilen bir çamaşırmışım gibi. Ama yıkanıp, çekip ondan kaçmak için bir sepete sığacak kadar küçülemem ya! Diğer zamanlarda belki de tadını çıkardığım varlığım şu an bana işkence ediyor. Ve kadın karşımda cevap vermemi bekleme bahanesiyle çırtlak sesini ve pastel renklerin içinde fosforlu doğasıyla parlayan rahatsız edici gövdesini üzerime sürmeye devam ediyor!

Gözlerimi yummak istiyorum. Sımsıkı… Ve bir daha hiç açmamak. Sonsuza kadar bir daha görmemek. Cevap bekleyen delici bakışlarını artık üzerimde hissetmemek için çok önemli şeylerimi feda edebilirdim; gerçi o an “kesin” diye düşünüyorum, “ederim!”. Yani kadın anlamamakta ısrar ediyor. Elinde tuttuğu bir nesneyi gözüme gözüme sokuyor! Ben bunun üstünde uzmanlık yapmışım ve dünyada danışılacak başka otorite kalmamış gibi! Sanki herkes ölmüş ve sokakta dolaşan bunca varlık da geçmişte yaşayanların görüntüleriymiş. Sanki kahramanı benmişim ve o bunu iç güdüleri yoluyla biliyormuş! Beni bırakmıyor! Boğazıma yapıştığını hayal ettiğim elleriyle değilse de en az onun kadar etkili bakışlarıyla nefesimi daraltıyor. Göğüs kafesim sıkışıyor ve gırtlağımda takılan hava canımı acıtıyor.

Son noktada mıyım; dayanma haddini geçtim mi? Hayat gücümün damarlarımdan çekilip beynime toplandığını hissediyorum ve artık kendimi serbest bırakıyorum. Elim saçlarına gidiyor. Bir avuç kafayı çekiştiriyorum. Apansız şaşkınlığımın ortasında parlıyor: Bi Tutam Beyaz…


ZEYNEP KAPLAN
Kaleme Aldığım : 2 Mart 2008
Editlediğim : 25 Ağustos 2014
Son Rötuşlar: 28 Ekim 2014

Yazım Hakkında Not: Bir arkadaşım bu yazıma Bukowsky-vari demişti. Bu yorum hep çok hoşuma gitmiştir ve daha iyisini yapabilirim hissi vermiştir. Buna bir isim koyma yerine ilk cümleyi başlık yapmak bana daha çekici ve daha ben-vari geldi. Aslında ilk düşündüğüm başlık 'ASOSYAL' idi. Hep içinde değişik şeyler fışkıran biri olarak böyle sunuyorum yazımı.


Comments