Zamansızlık - Sonsuzluk - Enerji Bedenleri
(İnsanlık Tarihinde Bir Sıçrayış)

Zamansızlık

Zaman. İnsanlara özgü bir algı. Aslında yok yani. Ama etrafımızda dönen güneşin hareketlerini takip etmemize, anılarımızda ya da karşılaştığımız insanlarla tecrübelerimizi kıyaslamak icap eden sohbetlerimizde hangi eylemin hangisinden kaynaklandığını anlayabilmek için icat etmişiz sanki.
Siz ne dersiniz? Neden gerek duymuşuz zamanı ölçmeye, bir fikriniz var mı?

Mekanik bir çarkın dönme frekansı nasıl ölçebiliyor zamanı; kafanızda bir yere oturtabiliyor musunuz?

Peki ya ‘Zamansızlık’..?
Bunu düşündüğünüz oluyor mu hiç? Mekanik zaman kıskacının keşfedilmemiş olduğu zamanlara geri dönmek geliyor mu arada içinizden? Hiç bir şey yapmadan sadece ‘var olmak’ özgürlüğünden kaynaklanan bir iç huzuru içinde aylak olmak.

Özgürlük?

‘Başka bir Hayat Mümkün’…
Bu motto…
Nelerden vazgeçmeye hazır olduğunuzdan başlayıp korkularınızı, bağımlılıklarınızı kurban etmeye ve dahasına evrilen;
Bir ‘halsiz’lik, ‘seçimsiz’lik, ‘tarafsız’lık edimine varmakla ilintili zihin-durum.
Ya da meditatif bir zihne erişme yolculuğu..?

Mümkün mü? Gerçekten...
Arkamızda; mutluluğu bakımımıza, belki sevgimize, belki sadece varlığımızı bilmesine bağlı insanları geride bırakabilmek. Tek kalabilmeyi, ‘hiç’liği, ‘Zen Olmak Nedir’i araştırmak.
Zihnimizin içinde nerede olduğunu, kim olduğunu, iyiliğimizi isteyip istemediğini bilmediğimiz ve genelde iç ses olarak adlandırıp, “Korkulacak bir şey yok. Bu da benim.” diyerek avuntulandığımız tüm bu karmaşayı anlamlandırabilmek…
Ben’i Bir’i Tek’i içimizde bulmak, onunla tanış olmak mümkün mü?

Bunun bizi en çok korkutan o belirsizliği ortadan kaldırmayacağını keşfetmeye de hazır mıyız peki?

Beklentisizliğin bir şey ummamak olmadığını, bunun yerine istediğimiz mutlu sonlu karelerin kadrajın hep dışında kalacağını anlamak ve kabullenmek olduğunu bilmeye hazır mıyız?

Özgürlüğün çaba gerektirmeyen bir bomboş olma hali olmayacağını. Yine bize hükmeden doğa yasalarına karşı bir ton kas gücü gerektiren maddesel devinimlerle dolu olacağını…

Sevmek ediminin muhatap kişiye hayatı kolaylaştırma, ya da hayal edilen bir mutlu sonu gerçek kılmak adına tüm hayatını feda etme sorumluluğu yüklemediğini…

Bilmeye hazır mıyız?
Bu Özgürlüğü Tutabilir Miyiz İçimizde?

Sonsuzluk ve Enerji Bedenleri

Zamanın lineer olmayışının sandığımız gibi olmadığını;

İçinde bulunduğumuz topolojik uzayın çizdiği sonsuz eğriler içinde, yalnızca bu topolojik uzayın tanımladığı matematiksel formüllerin çizdirebileceği, formüllerin izin verdiğini dışına çıkması mümkün olmayan çok boyutlu geometrik şekiller içinde… doğrusal ve lineer devinmesi gerektiğini bilseydik…

Yani bu topolojik matematik içinde zamanın lineer kalmasının doğa yasaları gereği, daha çok matematik yasalar gereği oluşunu kavrayabilseydik.

Yani bu ne demek oluyor şimdi dediğinizi duyar gibiyim :)))))

Buna, başka topolojik uzayların mümkün olduğunu anlatarak başlamak iyi fikir olabilir. Başka matematiksel formüllere bağlı başka evrenler tasarlanabildiğini hayal edin.

Peki bu mümkünse ama biz bunu bilemiyor, göremiyor ve algılayamıyorsak..?

Matematik de bilmiyorsak, Ne anlama geliyor şimdi tüm bunlar?

Enerji bedenlerimizi düşünün, eğer bu biyolojik makineler tutabildiklerinden daha büyük miktarda enerjiyi depolama yeteceğine sahip olsalardı…belki de güneşten, gezegenlerin kendi etrafında ya da başka uzaysal cisimlerin etrafında dönmesinden yayımlanan elektromanyetik dalgalardan, ya da sonsuz galaktik boşlukta sürüklenen yıldız tozlarından falan :) enerji beslemesi yapabilen; yani katalizör enzimler olmasaydı yüzyıllar sürecek ilkel bir sindirim işleminden değil de, bununla kıyaslandığında yoktan var edilmiş gibi algılayabileceğimiz enerji üretim kapasitesiyle bedenlenebilseydik?

Işık hızına çıktığında moleküllerini ayrışmadan bir arada tutabilen bir yaşam formu olabileceğimizi hayal edin…

Evrenin; enerji katmanlarına ayrışmış bir formda olduğu bilgisini ekleyelim buna şimdi de. Yani tutabilecekleri, üretebilecekleri enerjinin büyüklüğüne ve türüne bağlı olarak ardı ardına sıralanmış kabuklar gibi olduğunu hayal edin. Ve bu bilgiyi varoluşunuza kabul edip ekleyin.

Yeryüzü düşük enerjili bir katmanında evrenin mesela…

Kısacası bizim enerji boyutumuz dışında; başka topolojik karmaşık soyut denklemlerden kaynaklanan yasalara ve uzay geometrisine tabi olan yüksek enerjili galaktik evrenler de var.

Bunu üst katmanlardaki farklı enerji boyutları olarak hayal edebiliriz.

İşin kısası; yüksek enerjili galaktik evrenler, daha rafine topolojik soyut denklemlerden kaynaklanan yasalara ve uzay geometrisine tabi’ler.

Hay bin kunduz, bu nasıl oluyor diye endişelenmeyi bırakıp işin matematiğinde matematikçilere güvenelim ve…

Yüksek enerji evrenlerine bir dalalım…

Işık hızına çıktığımızda atomları dağılmayan, yüksek enerji bedenleri içerisinde evrensel döngü sarmalında devinme aşamasına gelebildiğimizi varsayalım…

Burada aynı topolojik yasalar bulunmadığına göre, aynı zaman-uzamsal denklemler de geçerli değil ve örneğin zaman kendi üstüne kıvrılabiliyor. Yani ‘doğrusal düzlemde yerleşik’ zamanın herhangi noktasındaki evren parçacığına ulaşabiliyoruz.
Zamanda yolculuk yapmaktan anladığımız şey yani kısaca.

Bunun geçmişte yaptığımız bir hatayı geri çevirmekte ya da kişisel avantaj yaratıp bunun etkilerini tekrar kendi boyutumuza (zaman-uzam denklemimize) döndüğümüzde muhafaza etmekte yararlı olacağına inananlar aldanıyor demek zorundayım…

Yüksek enerji varlıkları, düşük enerji katmanlarıyla kesişecek pivot örneklem kümeleri üretebilirler. Fakat kendi içerdikleri ve ürettikleri enerjiyi bu düşük enerji evrenlerine aktaramazlar. Yalnızca dışarıdan şahitlik edebilirler.

Ya tüm bu akışı etkileme gücüne sahip olabilmek için enerjilerini bu geometrik kesişim düzlemlerine dahil olabilecek kadar düşürebilselerdi? Bir parçası olmayı seçselerdi bizim düşük enerji evrenimizdeki bu dünyanın?

Şüphesiz bu boyuta indirgendikten sonra dışarıdan bir destek olmadan tekrar yüksek enerji bedenlerine dönemeyeceklerdi. Korkarım ki düşük enerjiyle bedenlenmiş halleri bu noktadan sonra yüksek enerji evrenlerinden gelen sinyalleri algılayamayacağı için çıkış sinyaline ya da çıkış koordinatına erişimleri de kısıtlı olacaktı. Yani düşük enerjili boyuta, kendi yüksek enerji evrenlerinde üretilmiş ancak düşük enerji formuna indirgendiğinde atomlarına dağılmayan taşıcıyı üniteleriyle ışınlanmamışlarsa tabi…

Tanımlanamayan Göksel (Uzaysal) Cisim… :)))

Yazarın Notu: Bu yazımın henüz hala taslak halinde ve eksikleri olduğunu düşünmekle tereddüt etsem de fikirlerimi paylaşma konusundaki hevesliliğim sayesinde işte buradayız.
Metnin omurgası 3 bölümden oluşmakta, bunu trioloji olarak düşünmekten hoşlanıyorum.
Zamansızlık: metnin meditatif omurgası, zihne karşılık geliyor.
Sonsuzluk : metnin spiritüel omurgası, ruha karşılık geliyor.
Yüksek enerji evrenleri (yüksek enerji bedenleri): metnin fiziksel omurgası, beden karşılık geliyor.

Tüm bunları girift bir yapıya oturtmayı becerdiğimde ise kutsal teslis gibi, equilibrium (ruh-beden-zihin) dengesi gibi, ve benim numerolojideki sayılarımdan olan çok kıymet verdiğim 3 sayısı gibi (bir de 11'im var) bitmiş metnin de evrende kendi anlamını bulacağına inanıyorum. Takip eden günlerde yeni bölüm eklemek yerine güncellemeyi sayfa içinde yapabilirim.

Okuduğunuz için teşekkürler.
Takipte kalın.

ZEYNEP KAPLAN
Kaleme Aldığım : 23 Mayıs 2022
Published on 5/24/22 5:47 PM

Comments